İki sene önce yarış öncesi geçirdiğim bir kaza nedeniyle koşamadığım, geçen sene de Persenk Ultra’da 167 km koştuktan sonra yaşadığım yorgunluk ve motivasyon eksikliğine rağmen başladığım ancak ayak bileğimde oluşan ağrılar nedeniyle 60. km’de bırakmak zorunda kaldığım 110 km’lik parkuru bu sene koşmaya kararlıydım. Bu duygu adeta yarım kalan bir işin tamamlanması ve benim kendimle olan bir iç hesaplaşmamdı.
Bununla birlikte bu sene Kapadokya’dan 4 hafta önce İspanya’da koştuğum Ultra Pirineu yarışı beni oldukça zorlamış ve yormuştu. İspanya’dan döndükten sonra çıktığım kısa mesafe koşuların ardından bile kendimi çok yorgun ve uykusuz hissediyordum. Bu nedenle iki yarış arasındaki 4 haftalık süreçte bol bol dinlendim ve uyudum, bu süreci adeta taper (azaltma) süreci olarak geçirmeme rağmen son ana kadar da parkur değişikliği fikri beynimde dolaştı durdu ancak yukarıda belirttiğim nedenden dolayı her ne şartta olursa olsun bu yarışı koşmaya ve bitirmeye karar verdim.