Cappadocia Ultra Trail 2017 Yarış Raporu

İki sene önce yarış öncesi geçirdiğim bir kaza nedeniyle koşamadığım, geçen sene de Persenk Ultra’da 167 km koştuktan sonra yaşadığım yorgunluk ve motivasyon eksikliğine rağmen başladığım ancak ayak bileğimde oluşan ağrılar nedeniyle 60. km’de bırakmak zorunda kaldığım 110 km’lik parkuru bu sene koşmaya kararlıydım. Bu duygu adeta yarım kalan bir işin tamamlanması ve benim kendimle olan bir iç hesaplaşmamdı.

Bununla birlikte bu sene Kapadokya’dan 4 hafta önce İspanya’da koştuğum Ultra Pirineu yarışı beni oldukça zorlamış ve yormuştu. İspanya’dan döndükten sonra çıktığım kısa mesafe koşuların ardından bile kendimi çok yorgun ve uykusuz hissediyordum. Bu nedenle iki yarış arasındaki 4 haftalık süreçte bol bol dinlendim ve uyudum, bu süreci adeta taper (azaltma) süreci olarak geçirmeme rağmen son ana kadar da parkur değişikliği fikri beynimde dolaştı durdu ancak yukarıda belirttiğim nedenden dolayı her ne şartta olursa olsun bu yarışı koşmaya ve bitirmeye karar verdim.

Bu yıl 4.’sü düzenlenecek olan Salomon Cappadocia Ultra Trail, UNESCO Dünya Mirasları listesinde yer alan eşsiz Kapadokya yöresinin vadilerinde ve platolarında gerçekleştirilen bir yarış olup 3 farklı parkurdan oluşmaktadır:

  • Salomon Cappadocia Ultra Trail – 114 Km – 3340 m irtifa kazanımı
  • Salomon Cappadocia Trail – 61 Km – 1810 m irtifa kazanımı
  • Salomon Cappadocia Trail – 35 Km – 940 m irtifa kazanımı

Bu yıl koşacak olduğum 114 km parkurunun eğim grafiği ve parkur detayları aşağıda olup yarışla ilgili detaylar için yarış linkini tıklayabilirsiniz.

Eğim grafiği ve parkur detayları
Eğim grafiği ve parkur detayları

Yarış öncesi

Yarış Cumartesi sabahı başlayacağı için Cuma günü uçakla Kayseri’ye geldim. Yarış öncesi yarış sitesi üzerinden uçuş bilgilerinizi paylaşmanız durumunda organizasyon geldiğiniz havalimanından (Kayseri veya Nevşehir) sizi ücretsiz olarak kalacağınız otele, yarış sonrasında da otelden tekrar havalimanına getirebiliyor. Ben de transfer hizmeti alacaktım ama Twilight Team‘den takım arkadaşlarım olan Gökhan (Akpınar) ve Mehmet’in (Özel) sayesinde transfere gerek kalmadan onların araçlarıyla gidip geldim. Buna rağmen organizasyon transfer işinde o kadar başarılı ki ben kendilerine ulaşıp iptal bilgisi vermeden önce onlar beni teyit için arayıp durdular..

IMG_2575
Twilight Team çitlerkene.. :)))

Ürgüp’e vardığımızda önce kalacağımız otele (Dinler Otel) varıp eşyalarımızı bıraktık, sonra kayıt alanına gidip işlemlerimizi tamamladık. Organizasyon birçok konuda olduğu gibi bu konuda da o kadar tecrübeli ve organize ki işlemler çok hızlı ve eksiksiz bir şekilde tamamlanıyor. Malzeme kontrolü sırasında taşınması zorunlu olan tüm malzemeleri yetkililere gösterdikten sonra yarış bib’ini (göğüs no’larını) teslim aldık. Bu sene anı tişörtü olarak verilen tişörtün geçen senekinden çok daha iyi olduğunu belirtmeliyim ancak yine de daha teknik ve koşular için çok daha uygun olan bir kumaş tercih edilebilir. Malzeme kontrolü yarış öncesi bu kadar eksiksiz bir şekilde yapılmasına rağmen start anında veya yarış sırasında belirli bir noktada rastgele bir kontrol yapılmaması bence önemli bir eksiklik çünkü bazen insanlar bilinçsizce, bazen de art niyetli olarak zorunlu ekipmanları yanlarında taşımıyorlar. Bu durumun yurtdışı yarışlarında olduğu gibi katı bir şekilde kontrol edilmesi; bence hem sağlık risklerinin önüne geçilmesini (bu sene bu riskleri İznik ve Tahtalı’da ciddi olarak gördük) hem de art niyetli kişilerin cezalandırılmasını sağlayacağı için mutlaka dikkate alınmalı diye düşünüyorum.

Yarış:

110 km ve 60 km koşucularının birlikte start aldığı yarış Cumartesi sabahı saat 07:00’de başlıyor ve 24 saatlik zaman sınırı içinde (110 km için) bitirmeniz gerekiyor (35K koşucuları; Cumartesi günü saat 10:00’da start alıyor). Sabah 05:00 gibi kahvaltı yaptıktan sonra 60K parkurunda koşacak olan Murat (Akkaya) ile birlikte start alanına doğru yürüdük ve arkadaşlarla birkaç resim çekildikten ve birkaç dostla selamlaştıktan sonra 500’den fazla koşucu hep birlikte start aldık.

_VEL6826
Twilight Team yarışa hazır…

Yarışa şort-tişört ve uzun kolluk, kafamda şapka ve Hoka One One Challenger ayakkabı ile başlamıştım. Parkurdaki tırmanışlar çok yıpratıcı ve sert olmadığı için yanıma baton almadım. 60. km’deki dropbag (çanta bırakma) noktasına ise uzun tayt, uzun kol içlik, buff ve eldiven bıraktım.

Yarışın ilk bölümünde harika manzaralar eşliğinde koşuyorsunuz, bu bölümde düz ve hafif tırmanış olan patikalarda bir yandan güneşin doğuşunu izliyor bir yandan da o anda gökyüzünde olan onlarca rengarenk balondan gözlerinizi alamıyorsunuz. Bir yandan da siz koşarken yanınızdaki tepelerde size eşlik eden güzel atları izliyor ve neden eski zamanlarda buralara “Güzel Atlar Ülkesi” dendiğini bir kez daha anlıyorsunuz. Bu bölümde arkadaşlarla bol bol sohbet ederek yaklaşık 1 saat 13 dk’da CP-1’e (Kontrol Noktası-1) (İbrahimpaşa-15,4 km) vardım. Burada hemen su içip ağzıma muz attıktan sonra istasyondan ayrıldım.

CP-1 Balon
Güneşin doğuşuna ve gökyüzündeki rengarenk balonlara doğru koşmak… (Kaynak: Yarış sitesi)
CP-1
1. Kontrol Noktası (CP)-İbrahimpaşa… (Kaynak: Yarış sitesi)

Uçhisar’da bulunan 2. kontrol noktasına kadar olan 15,4 km’de yaklaşık 500 m tırmanış gerçekleştirmek gerekiyor. Gerek etabın uzunluğu gerekse de tırmanış nedeniyle biraz yorucu olduğunu söylemeliyim ancak özellikle son tırmanış bölümünde çiçeklerle dolu olan bir vadiden istasyona kadar olan tırmanışta harika manzaralar ve mis gibi kokan çiçeklerin arasından kontol noktasına varıyorsunuz. Yaklaşık 2 saat süren bu bölümün sonunda 3 saat 15 dk’da CP-2’ye (Uçhisar-26 km) vardım. Harika bir mağaranın içinde olan istasyonda sanırım mağaranın soğukluğu nedeniyle ciddi derecede üşüdüğümü hissettim. Buraya gelirken acıkmaya başlamıştım, bu nedenle burada biraz kalıp tuzlu bir şeyler ve kaşar peyniri yedim ve biraz enerji topladım.

IMG_2583
Harika manzaralar eşliğinde Uçhisar’a doğru tırmanış…
CP-2
2. Kontrol Noktası (CP)-Uçhisar… (Kaynak: Yarış sitesi)

İstasyondan takım arkadaşlarım İlker (Laçalar) ve Oğuz (Alp Bekircan) ile birlikte ayrıldık. CP’den sonra sıkı bir iniş bölümü başlıyor ama burası belki de yarışın en keyifli bölümü çünkü bir süre sonra asfalt yoldan geçerek Milli Park içinde olan muhteşem vadinin içinden geçiyorsunuz. Vadideki bu bölümde bazen peribacalarının üzerinde koşuyor, bazen peribacalarının altındaki mağaralardan geçiyor bazen güvenlik amaçlı bağlanan iplere tutunarak kayalardan aşağı iniyor bazen de vadi içindeki daracık patika içinde etrafınızdaki tepelerde oluşan doğa harikası manzaraları izleyerek keyif içinde koşuyorsunuz. Bu bölümün sadece bana göre değil konuştuğum herkes tarafından da açık ara en çok beğenilen kısım olduğunu söylemeliyim. Keyifle koşulan ve yaklaşık 1 saat süren bu bölümün sonunda 4 saat 20 dk’da CP-3’e (Göreme-33,2 km) vardık. Bu istasyonda tanıdık bir yüz olarak Mehmet Ali‘yi (OK) görmek iyi geldi, sağolsun o da güzel sözlerle bizi motive edip resimlerimizi çekti. Bu noktada öğlen saatleri gelmek üzereydi ve sıcak hava kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı bu nedenle istasyonda bulunan sodaları görünce hemen saldırdım 🙂 Soğuk soğuk soda içmek ve istasyondaki lezzetli mandalinalardan yemek çok iyi geldi.

CP-2 çıkış
Uçhisar’dan Göreme’ye doğru iniş… (Kaynak: Yarış sitesi)
IMG_2624
3. Kontrol Noktası (CP)-Göreme… (Kaynak: Yarış sitesi)

İstasyondan çıkışta bir süre koşmadan yürümeye devam ettik, sonrasında Göreme Açık Hava Müzesi’nin yanından geçerek yolun hemen altında bulunan daracık patikalara girdik. Buranın girişinde Özgür (Öktem) ve Gökhan’ın (Akpınar) eşleri ve çocuklarını görünce çok mutlu olduk, insana böyle yarışlarda kendi ailesi olmasa bile tanıdık bazı yüzleri görmesi ekstra motivasyon ve enerji veriyor. Biz de birkaç dakika bu güzel çocuklara konuşup yola devam ettik. Patikanın içindeki bu noktada pek çok yerde elma ağaçları bulunuyor ve inanılmaz derecede lezzetli olduklarını mutlaka belirtmeliyim. Sert, sulu ve soğuk olan bu elmalar adeta ilaç gibi geldi, iki tane elmayı yiyerek yola devam ettim. Bu bölümde yaklaşık 10,5 km boyunca patika içinde hafif iniş ve çıkışlarla yol devam ediyor. Etabın sonlarına doğru kayaların arasından çıkış yaptıktan sonra peribacalarının arasındaki vadiden kıvrılarak aşağı doğru koşmaya devam ettik ve yaklaşık 1 saat 45 dk sonunda 6 saat 08 dk’da CP-4’e (Çavuşin-43,7 km) vardık. CP’ye girer girmez hemen aldığım şişedeki su ile kafamı yıkadım. Hava o kadar sıcaktı ve her yerim o kadar tuz içindeydi ki enseme ve kafama döktüğüm su beni adeta tekrar kendime getirdi. CP’de görevli olan Fırat (Kara) ile biraz sohbet edip lezzetli çorbadan içtikten sonra görevlilere teşekkür ederek tekrar yola çıktık.

_BHP8179
Sıcak.. Çok sıcakk… (Kaynak: Yarış sitesi)
Çavuşin CP
4. Kontrol Noktası (CP)-Çavuşin… (Kaynak: Yarış sitesi)

Çavuşin’den sonra 60K ve 110K koşan herkes tarafından çok iyi bilinen Akdağ çıkışı başlıyor. Yaklaşık 4 km süren tırmanış boyunca 300 m civarı bir tırmanış yapılıyor ancak buranın bir çok kişiye göre zor olmasının temel sebebi bence yer yer eğimin çok sertleşmesi; bazı bölümlerde eğimin %35-40 civarına çıktığını söylemeliyim. Önceki yıllarda çok zorlandığım bu bölümü geçen yıllar boyunca koştuğum sert yarış ve parkurlar sonrasında artık çok da zorlayıcı bulmadığımı bu sene iyice farkettim. Hızlı bir yürüyüş temposunda neredeyse hiç mola vermeden bu bölümü Oğuz ve İlker’le birlikte bitirdikten sonra tepede uzun süren düzlükte bazen yürüyerek bazen de koşarak devam ettik. Kontrol noktasına kadar olan iniş bölümünde tempolu bir şekilde koştuktan sonra yaklaşık 1 saat 15 dk sonunda 7 saat 26 dk’da CP-5’e (Akdağ-50 km) vardık. İstasyonda su ve soda içip biraz muz yedikten sonra hızlıca ayrıldık ve dropbag (çanta bırakma) noktası olan Ürgüp’e doğru devam ettik.

HY5C0077
Muhteşem manzaralar eşliğinde koşmak… (Kaynak: Yarış sitesi)
IMG_2565
Bu ekibe patikalar dayanmaz… (İlker ve Oğuz ile)

Akdağ sonrası Ürgüp’e kadar olan yaklaşık 8 km’lik bölüm ben de dahil pek çok kişi için yarışın en sıkıntılı bölümüdür. Neredeyse düz devam eden bu bölümde önünüzde gözüken ama etrafından dolaşa dolaşa bir türlü ulaşamadığınız Ürgüp’e varmaya çalışmak insanın sinirlerini bozar. Sinirleri bozan şey; 60 km koşanlar için finişe, 110 km koşanlar için de yarışın ikinci yarısı öncesi detaylı şekilde dinlenebilecekleri, bıraktıkları ve muhtemelen de ihtiyaçları olan eşyalara bir türlü varamamaktır. Bunların üstüne bir de bu saatlerde artan hava sıcaklığının yıpratıcı etkisi ve parkurun bu sene daha da tozlu olması eklenince bu bölümde ağırlıkla yürüyerek bazen de yavaş tempoda koşarak devam ettik. Açıkçası havanın sıcak olduğu bu bölümde koşmaya çalışmak yarışın ikinci yarısı için çok daha büyük sıkıntılara neden olabilirdi. Yaklaşık 1 saat 10 dk süren ve fiziksel / ruhsal olarak zorlayıcı olan bu bölümün ardından nihayet 8 saat 38 dk’da CP-6’ya (Ürgüp-58,3 km) vardık. İstasyona girer girmez Suunto standında görev yapan sevgili Mehmet’e (Yıldırım) saatimi vererek şarj etmesini rica ettim, istasyonda kalacağım süre boyunca saatim şarj olacağı ve bu bana yarış sonuna kadar yeteceği için yanıma ayrıca powerbank almama gerek olmayacaktı. Ardından hemen medikal görevlisine giderek yaklaşık 25.km’den beri ağrıyan (geçen sene de benzer problemi yaşamış ve yarışı bu noktada bırakmıştım)  ve beni zorlayan sağ ayak bileğimi gösterdim. Görevli arkadaş ödem giderici krem sürüp bandaj yaptı. Bunun dışında sol ayağımın üzerinde de ayakkabının içine giren kum ve çakıl nedeniyle yara oluşmuştu ve son 1-2 saattir acısını hissetmeye başlamıştım hemen burayı da gösterdim ve bandaj yaptırarak bakım işlerini bitirdim, ardından oturup yemek firması tarafından hazırlanan lezzetli yemeklerden yedim. Sonrasında gece etabı için dropbag’e bıraktığım uzun kıyafetlerimi giyip ıslak kıyafetleri bıraktıktan sonra istasyondan arkadaşlarımla birlikte ayrıldık. Bu noktada artık İlker ve Oğuz dışında diğer bir Twilight Team üyesi olan Dinçer’de (Köse) bizimle devam ediyordu. Yaklaşık 45 dakika kadar bir süre istasyonda (CP) kalmıştık ama mevcut şartlarda fiziksel ve ruhsal açıdan bu oldukça gerekliydi.

IMG_2646
Akdağ-Ürgüp arası, sıcak ve tozlu yollarda…

Yarışın ilk yarısı bitmiş ve hiç bilmediğim ve koşmadığım bilinmezlerle dolu ikinci bölüm başlamıştı. Açıkçası bu noktada yanımda güvendiğim dostlarımın olduğunu bilmek benim için çok rahatlatıcıydı. Zaten bu yarışta iddialı bir hedefim yoktu, tek amacım finişi görmek ve kendimle olan yarım kalmış hesabımı bitirmekti. Bundan sonrasında her ne kadar yorgunluk artacak da olsa sıcak olan etap bitecek ve gecenin serinletici etkisi kendimi daha rahat hissetmeme neden olacaktı. Genel olarak; her zaman soğuk havayı sıcağa karşı tercih etmişimdir. Sonuçta gece etabında olabilecek aşırı soğukta; durmak zorunda kalmadıkça (çünkü bu durumda hipotermi riski olabilir) daha kalın malzemeler giymek ya da koşabilmek tüm bu riskleri ortadan kaldırmaya yetiyor ama sıcağa hiçbir çözüm bulamıyorsunuz (su ve mineral tüketimi dışında). Yarışın bundan sonraki bölümünde yapacağım tek şey; motivasyonumu yüksek tutmak ve ekipten ayrılmamaktı çünkü yarışın başından beri İlker ve Oğuz’la çok güzel bir ritim tutturmuştuk. Bazen birimiz bazen bir diğerimiz öne geçerek ekibi çekiyorduk ve bir şekilde temponun ve de motivasyonun düşmesine izin vermiyorduk.

Ürgüp’ten ayrıldıktan sonra Damsa’ya kadar olan yaklaşık 13 km’lik bölüm başladı. Burada çok ciddi iniş ve çıkışlar yoktu, belki tempolu bir şekilde koşabilirdik ama bu bölümde biraz yorgunluğun da etkisiyle hafif yokuşlarda tempolu bir şekilde yürümeyi tercih ettik. Bu bölümde uzun bir süre dere yatağında, nispeten güzel bir bölümü geçtikten sonra Mustafapaşa adında bir beldenin içinden geçtik. Burada eski bir Yunan evinin tarihi güzelliği ve şarap fabrikası çevresindeki yollara yayılan mis gibi şarap kokusu aklımda kalan güzelliklerdi.. Mustafapaşa’dan sonraki kısımda çıplak ve ıssız tepelerde dolaştıktan sonra hava iyiden iyiye kararmaya başlarken yaklaşık 2 saatin sonunda 11 saat 15 dk’da CP-7’ye (Damsa-73 km) vardık. Damsa’daki istasyonda bizi sevgili Polat (Dede) karşıladı, sağolsun her yarışta olduğu gibi güleryüzü ve ilgisiyle morallerimizi arttırıp bize yardımcı oldu. Buradaki istasyon ağaçların arasında çadır tarzı bir yerdi. Bu noktada sakatlık vb problemlerle yarışı bırakmayı düşünen ya da bırakan insanlar görmeye başladık. Genel olarak burada yılgınlık ve yorgunluk havası hissettiğimi söyleyebilirim. Hemen burada sıcak bir çay içip tuzlu birşeyler yedikten sonra hava kararmaya ve soğumaya başladığı için yağmurluk ve kafa fenerimizi giyerek istasyondan ayrıldık.

Damsa’dan sonra hafif bir eğimle bir müddet tırmanış yaptıktan sonra önümüzde dik bir tepe ve yaklaşık 5 km’lik bir mesafede tırmanmamız gereken yaklaşık 400 m’lik bir çıkış başladı. Bu tırmanışın; yarışın Ürgüp sonrasında yer alan 3 büyük tepe tırmanışı arasında diğerlerine göre daha uzun ve daha zor olan bölüm olduğunu düşünüyorum. Parkur olarak; taşlık ya da kayalık olmayan, zeminin rahat bir patika olduğu bu tırmanış bölümünde en önemli problem herkesin daha önceki yıllarda söylediği gibi zeminde bulunan meşhur tozlardı.. Çıkış kısmında 4 kişi yanyana yürümeye gayret ettik böylece önden yürüyen kişinin tozu kaldırmasını ve sıkıntının artmasını önlemeye çalıştık ancak buna rağmen toz yine de her yerde uçuşmaya ve görüşümüzü engellemeye devam ediyordu. Mümkün olduğunca kafamızı ve yüzümüzü kapatmaya, kafamıza taktığımız buff’larla ağzımıza örtmeye gayret ederek ilerledik ve tırmanışın sonundaki düzlük olan bölüme ulaştık. Bu kısımda zemindeki toz azalmıştı, hava yükseklik nedeniyle ciddi olarak soğumaya başladığı için yaklaşık 2 km süren bu düz bölümde koşarak ilerledik ve arkasından bir sonraki kontrol noktası olan Taşkınpaşa’ya kadar olan ve yaklaşık 2,5 km sürecek olan inişe başladık. Bu bölümde parkurun belki de en sıkıntılı ve tozlu bölümü bulunuyordu. Zemindeki toz o kadar yoğundu ki bastığınız her yerde ayaklarınız bileklerine kadar toza giriyordu. Bu durum her ne kadar tozluk da kullansanız söz konusu malzemenin hiçbir şekilde işe yaramamasına ve ayakkabınızın kumla dolmasına ve yumuşak zemin nedeniyle ayrıca yorulmanıza neden oluyordu. Herşeye rağmen (başka da yapacak bir şey olmadığı için) koşmaya çalışarak bu bölümü geçtik. Damsa’dan bu yana 2 saat 15 dk süren etabın sonunda 13 saat 29 dk’da CP-8’e (Taşkınpaşa-85,5 km) vardık. Okul içinde yer alan bu istasyonun girişinde ayakkabılarımın içi (ayak parmaklarım artık içine sığmayacak kadar) kumla dolu olduğu için ayakkabı ve çoraplarımı çıkarıp içlerindeki kumları boşalttım ardından içeri girip sıcak bir çorba içip ekmek yedikten sonra, sıcak bir çay alarak istasyondan ayrıldım.

IMG_2566
Okulu ziyaret ettik ama Müdür yerinde yoktu :))

Taşkınpaşa’dan çıktıktan sonra yaklaşık 13 km süren Karlık istasyonuna kadar olan bölümde hemen ikinci tepe tırmanışı başlıyor bu bölümde yine tozlu bir zeminde yaklaşık 3,5 km boyunca 300 m civarı bir tırmanış yapıyorsunuz. Bu tırmanışta zemindeki toz dışında çok zorlayıcı birşey bulunmadığını söyleyebilirim. Hızlı bir tempoda durmadan yürüyerek tırmanışı tamamladık ve plato adı verilen düzlüğe ulaştık. Burada yaklaşık 4-5 km boyunca düz sayılabilecek bir bölümde hafif tempoda koşmaya devam ettikten sonra iniş başladı ve tempolu bir şekilde koşarak 15 saat 51 dk’da CP-9’a (Karlık-98,3 km) vardık. Karlık’a vardığımızda yorgun ama moral olarak iyi durumdaydık. Burada bizi Suunto ekibinden dostlarımız olan Deniz (Ada) ve Mehmet (Yıldırım) karşıladı. Hemen sıcak bir çorba içip ekmek yedim, biraz sohbet edip dinlendikten ve resim çektirdikten sonra yanımıza çay alarak istasyondan ayrıldık.

IMG_2572
Tozlu ve yorgun :))
IMG_2573
Bu kafalar hep Serotonin kafası :))

Gece etabında istasyonlarda çok fazla kalmamaya dikkat ediyorduk çünkü kapalı alanda olan istasyonlarda iyice ısındıktan sonra kendiniz dışarı attığınızda inanılmaz derecede üşüyorsunuz ve ısınmanız ciddi bir süre alıyor. Ne kadar da dikkat etseniz tabii ki üşümemeniz mümkün değil, biz de hızlıca çayımızı içip tempolu yürüyerek ısındıktan sonra önümüzdeki yer alan son tepe tırmanışına ve istasyona doğru yol almaya başladık. Bu noktada kendimi çok iyi hissediyordum. Zaten Ürgüp’ten sonra genel olarak moralim iyiydi ama her vardığım istasyonda önümdeki istasyonların birer birer azaldığını görüyor ve finişin kokusunu almaya başlıyordum. Bu durum yarış sonlarında moralimin ve tempomun daha da artmasına neden oldu. Bu şekilde yaklaşık 3 km süren ve 300 m tırmanış olan son bölümü tamamlayarak ve bir süre tepedeki düzlükte koşarak son istasyona doğru inişe başladık. Taşocağı istasyonuna doğru olan iniş bölümü; diğer bölümlerden farklı olarak düz ve rahat bir patika yerine taş ve kayaların arasında yer alan teknik bir iniş etabına sahip, burada oldukça dikkatli olmanız gerekiyor aksi takdirde ciddi olarak yaralanmak mümkün olabilir. Bu noktada dikkatli ama hafif bir tempoda koşarak inişe devam ettik, yaklaşık olarak 2 saat süren bu etabın sonunda 17 saat 52 dk’da CP-10’a (Taşocağı-108,5 km) vardık. Buradaki istasyon çadır içinde kurulmuştu ve gece hava soğuk olduğu için içeride soba yakılmıştı. Girer girmez görevli arkadaşlar iyi niyetle sobanın yanında yer gösterdiler ama teşekkür edip girişe yakın bir yerde oturdum, sıcak bir çorba içtim ve ardından sert bir kahve alarak istasyondan ayrıldım. Diğer arkadaşlarımın da katılmasıyla Ürgüp’teki finişe ve kalan 9 km’ye doğru koşmaya başladık.

Parkur eğim grafiklerine bakıldığında ana tırmanışlar bitmiş olduğu için bundan sonra gözüken iki küçük tırmanış çok önemli değilmiş gibi bir izlenim veriyor. Yorgunlukla birlikte önünüze çıkan her küçük tırmanışın bu bölümler olduğunu zannettiğinizde ise bu bölüm biraz can sıkıcı olabiliyor. İstasyondan sonra düz devam eden bir bölümün sonrasında önümüze dik bir tırmanış çıktı, bozuk bir zemin üzerinde ve sert bir eğimde olmasına rağmen çok uzun sürmediği için zorlanmadan tamamladıktan sonra buradan inmeye başladık. Bu iniş de tıpkı Taşocağı’na giden iniş bölümü gibi sert ve teknikti, hatta oradan daha da sert olduğunu söyleyebilirim. Dik bir eğimde taş ve kayaların arasında dikkatli bir şekilde yol almanız gerekiyor hatta inişin son bölümünde kayalar o kadar büyük ki üzerlerine oturarak veya her iki elinizle tutunarak ve güçlükle ayakta durarak yol alabiliyorsunuz. Bu inişin ardından tekrar çok bir dik tırmanış başladı, indiğimiz eğime benzeyen bir eğimde ve taş / kaya arasında yol alarak nihayet bu tepenin de zirvesine ulaşmıştım. Bu bölümlerde önde devam edip hem gruba biraz tempo vermeye hem de tırmanışların bittiği yerlerde aşağıdan gelen arkadaşlara müjdeli haberi vermeye çalıştım 🙂

Tepenin en üst noktasından aşağıda yer alan Ürgüp ve ışıkları görünüyordu. Bundan sonra dik olan inişin ilk bölümünde hafif tempoda, sonrasında rahat olan zeminde ise koşarak Ürgüp sokaklarında ilerlemeye başladık. Merkezdeki ufak bir tırmanış ve Arnavut kaldırımları arasındaki inişten sonra nihayet başladığımız saatten tam 19 saat 31 dk sonra Ürgüp’deki finiş noktasına vardık. Dört arkadaş finişe ilerlerken birbirimizi tebrik ettikten sonra ellerimiz havada finiş çizgisinden geçtik.

IMG_2635
19 saat 31 dk sonra finiş çizgisine varış… (İlker, Dinçer ve Oğuz ile)
IMG_2636
Zafer pozu…
Finisher-2
Yarış detayları…

Yarışın gece etabına başladığımız saatlerde 20 saat altı hedefini uzak olarak görmemize rağmen iyi bir tempoda devam ederek ve herhangi bir ciddi sıkıntı yaşamadan, beklentimizin de ötesinde olan iyi bir sürede yarışı tamamlamıştık. Bu mutlulukla madalyalarımızı boynumuza takarak birlikte resim çektirdik ve ardından yarışı bitiren koşuculara verilen polarlarımızı aldık. Soğuk havada kalıp daha fazla sıkıntı yaşamamak için hemen otelimize dönerek duş ve ardından dinlenmeye çekildik.

Son sözler:

Yarışın ardından genel bir değerlendirme yapmak gerekirse;

  • 110 km parkurunu ilk defa koşan birisi olarak; genelde mutlu olsam ve herhangi bir problem yaşamasam da bu yarışın en güzel parkurunun (önceki yıllardaki fikrim değişmedi) hala 60 km parkuru olduğunu söyleyebilirim. 60K’ya kadar olan muhteşem manzaraların aksine sonrasındaki bölüm çok daha ıssız ve sevimsiz geldi bana, özellikle tozlu bölümler ciddi şekilde sıkıntı yaratıyor ve yarışın bu bölümlerini bana göre keyifsiz hale getiriyor. Bununla birlikte herşeye rağmen bu şartları bilerek start alan kişiler için tabii ki bunlar mazeret sayılmayıp yarış gerçekleri olmalı ve sonrasında bu konularda şikayet edilmemeli diye düşünüyorum.
  • Yarış sırasında tırmanışlar çok fazla olmadığı için eğer tecrübeli bir koşucu iseniz baton kullanmaya gerek olmadığını söyleyebilirim. Bunun yanında yoğun tozdan dolayı ayakkabı üzerine mutlaka tozluk takılmalı diye düşünüyorum.
  • Zorunlu malzemeler arasında olmamasına rağmen gece etabında havanın çok soğuması nedeniyle mutlaka uzun kol içlik ve eldiven bulundurulması gerektiğini düşünüyorum.
  • Yarış organizasyonunu yapan Argeus bana göre bu konuda Türkiye’nin en iyisi, bu nedenle bu ekip tarafından yapılan diğer yarışlara da mutlaka katılmaya gayret ediyorum ve size de tavsiye ederim. Planlama ve organizasyon baştan sona kusursuzdu, kayıt ve kontrol işlemleri sorunsuz, işaretlemeler eksiksiz ve istasyonlar yeme içme anlamında bence açık büfe bir otel gibi bol ve çeşitliydi. Gönüllü arkadaşların desteği ve ilgisi muhteşemdi, sağolsunlar özellikle son bölümlerde neredeyse hiç kalkmamıza bile izin vermeyip yiyeceğimizi ve içeceğimizi ayağımıza kadar getirdiler.. Bu konuda diğer yurtiçi ve yurtdışı yarışlarda da koşmaya çalışan birisi olarak fazlasıyla başarılı olduklarını söyleyebilirim.
  • Sağlık ve güvenlik anlamında alınan tedbirler bence gayet yeterliydi, parkur boyunca her iki konuda da yetkililer ihtiyaç duyulduğu her anda ulaşılabilir durumdaydı.

Tüm bu yazdıklarımın ışığında bana göre Türkiye’nin en organize ekibine ve Kapadokya’nın en güzel manzaralarına sahip olan bu yarışa hangi parkurda koşarsanız koşun mutlaka katılmanızı tavsiye ederim.

Yarışa katılan ve bitiren / bitiremeyen kişilere ait istatistikler ve Strava yarış linkim aşağıdadır:

Etap Kayıtlı (kişi) Start Alan (kişi) Bitiren (kişi) Bitiremeyen (kişi) Başarı Oranı (%)
117 Km 240 206 152 54
(13’ü cut-off)
73,79%
61K 373 332 303 29
(7’si cut-off)
(1’i diskalif.)
91,27%

Strava Yarış Linki

Son olarak; verdikleri destek ve moral için aileme, parçasını olmaktan gurur duyduğum ve bana göre Türkiye’nin uzak ara en eğlenceli ve pozitif Ultra Maraton grubu olan takımım Twilight Team‘de yer alan arkadaşlarıma ve tabii ki sabır gösterip bu yazıyı buraya kadar okuduğunuz için sizlere çok teşekkür ederim.

Umarım yazdıklarım; okuyanlara ve burada koşmayı düşünecek olan kişilere faydalı olur ve çok daha fazla insan muhteşem bir doğada olan bu parkura gelir..

Sevgiler…

 

Cappadocia Ultra Trail 2017 Yarış Raporu” için 2 yorum

  1. Eline sağlık hilmi abi, her zaman olduğu gibi bu raporun da çok güzel ve akıcı olmuş abi. Kahvemi içerken keyifle okudum, benimde geçen seneden yarım kalan hesabım vardı o yüzden Seneye tekrar 110k düşünüyordum ama tozlu bölümün sıkıcılığından dolayı sanırım 60k koşmak daha keyifli olacak…

    Beğen

Yorum bırakın